Osman Gazi ile arkadaşlarının muvaffakiyetleri komşu Rum beylerini ve
Bizans imparatorunu harekete getirdi. Başta Bursa Rum valisi olarak Atranos,
Kestel, Kite kale beyleri sözleştiler. Bizans'tan da Muzalon kumandasında
bunlara iki bin kadar da yardımcı kuvvet geldi. Bizans müverrihi Pachymeres'in
tahminine göre beş bin kişilik kuvveti olan Osman Bey, bu müttefik kuvvetlerini
Koyunhisar (Baphaon) muharebesinde bozguna uğrattı; bu harpte Osman
Beyin yeğeni Aydoğdu şehid oldu (27 Temmuz 1302).
Bu muvaffakiyet neticesinde Bursa'nın batısındaki Kite Hisarı alındı,
Ulubad kalesine kaçmış olan Kite beyi teslim alınarak muharebede şehid düşen
Gündüz Bey'in oğlu Aydoğdu'nun yerine katledildi (1302). Ulubad gölündeki Alyos
adası Aygut Alp oğlu Kara Ali Bey tarafından sulhen işgal olundu. İmparatorluk
merkezine yakın olan ve İstanbul’dan her zaman yardım görebilen Bizans kale ve şehirleri
kolayca teslim olmuyorlar, bunlar büyük bir gayret ve
mücadele ile elde ediliyorlardı. Bundan dolayı Osman Bey ile oğlu Orhan'ın
fütuhatı diğer Anadolu beylerinin istilâlarına nazaran daha çetin ve ağır
oluyordu.
Koyunhisar muharebesi neticesinde Bitinya’nın en maruf şehirlerinden
olan Bursa'nin Kuzey tarafı müstesna olmak üzere burasının üç taraftan yolu
kesilmiş gibiydi. Bundan başka İzmit yolu da Türklere açılmış oluyordu. Osman Bey kuvvetleri Bursa önüne kadar
akın yapıyorlarsa da yalnız atlı kuvvetlere malik olmaları sebebiyle uzun
muhasara işlerine giriş emiyorlardı.
Bir taraftan Osman Bey’e mensup kuvvetlerin faaliyetleri ve diğer
taraftan Batı Anadolu'yu istilâ etmekte olan Türk beylerinin mühim
başarılarından telâşa düşen imparator ikinci Andronikos kız kardeşi prenses
Afara'yı İlhan hükümdarına vererek Moğolların yardımlarını kazanmağa ve bu
suretle Türkleri tehdide teşebbüs etti ise de bunun Öyle müspet bir neticesi
görülmemişti (1308). Çünkü İlhaniler bu sırada hem dahilde meşgul ve hem de
hariçte Memlûk sultaniyle mücadele halinde bulunduklarından uçlardaki harekâta bakacak vaziyette değillerdi. Bunun için Osman Bey faaliyetini bırakmayarak
İznik ile İzmit yolu üzerinde olup İznik’in en mühim ileri karakolunu teşkil
eden ve Türkler tarafından Karahisar denilen Trikokiya (Karahisar)'yı aldı
(1308 Temmuz) ve buraya koyduğu kuvvetle İznik’i sıkıştırmağa başladı; yine bu sırada yâni 1308'de Bursa'nın
sıkıştırılmasından dolayı güç bir durumda kalan Rum valisi, Osman Bey’le
anlaşmak istediğinden aralarındaki muahede mucibince muvakkat bir zaman için
burası tazyikten kurtuldu.
1313'de Osman Bey'in sadık dostu olan Harmankaya hâkimi Köse Mihal Bey
Müslüman oldu ve beraberce Lefke (Osmaneli), Mekece,
Akhisar, Geyve ve Gölpazarı tarafındaki Leblebici (Löblüce) kaleleri alındı , 1315'den itibaren Bursa iyice" kuşatıldı ve
buraya yakın iki kale yaptırılarak muhasara işi daha esaslı oldu; bu kalelerden
Kaplıca tarafındakine Osman Bey'in kardeşinin oğlu Aktimur ve dağ tarafındaki
kaleye de kardeşinin kölesi Balabancık tayin edildiler.
İsmen hükümdar olan II. Giyasüddin Mes'ud'un bir sene menzul olarak
hasta yattıktan sonra 1308'de vefatı üzerine yerine kimse getirilmemiş ve
Anadolu'nun idaresi îlhanîler tarafından bir umumî valiye verilmişti. Bu
valilerden olup 1317'de Anadolu'ya gelmiş olan Emir Çoban'nın oğlu Demirtaş serbest hareket etmeye
başlayarak îlhanîlerden yüz çevirmek isteyen uç beylerini İlhan'a itaate davet
etmişti ki bunların arasında Osman Bey'in de bulunması icap ederse de
tarihlerde bu hususta hiçbir kayıt yoktur. Bundan, Selçukîlere
karşı son zamana kadar muti olup diğer bazı Anadolu beyleri gibi
—meselâ Eşref, Karaman beyleri— gerek Selçukîlere ve gerek îlhanîlere karşı
sadakatsizlik etmeyerek gaza ile meşgul olmalarının müessir olduğu mânasını
çıkarmak da mümkündür. Osman Bey oğullarından birisinin adına Çoban koymak suretiyle Emir Çoban'a karşı bir cemile de
göstermişti.
Osman Gazi'yi 1320 senesinden itibaren faaliyette
görmüyoruz. Tarihler nıkris
hastalığı sebebiyle oğlu Orhan Bey’i
vekil yaptığını yazarlar; filhakika bu tarihten sonra işler Orhan Bey’in
elindedir. Osman Bey’in idareyi oğluna bıraktıktan sonra ne kadar daha yaşadığı
ve ölümünden sonra mı Orhan'ın hükümdar olduğu yoksa Osman'ın beyliği
tamamen oğluna terk ederek sonra mı vefat ettiği belli değildir. Yalnız 1324
tarihli bir vesika ile Orhan'ın bu tarihte hükümdar bulunduğu ve ilk akçesinin
tetkikinden de aynı senenin üçüncü ayında
(724 Rebîulevvel / 1324 Şubat) Osmanlı beyi olduğu anlaşılıyor.
Elimizdeki bir esere göre de Orhan'ın her sene İlhanîlerin hazinesine muayyen
bir vergi vermektedir.
Osman Gazi vefat ettiği zaman zayıf bir rivayete göre Söğüt'te
babasının yanına defnedilmiş ve güya Bursa alınırsa oraya defnini vasiyet
etmişti; bunun için 1326'da Bursa alındıktan sonra vasiyeti yerine getirilerek cesedi Bursa'ya nakledilip Hisar'da Saint Eli namına yapılmış olan
Gümüşlü kümbete defnedilmiştir. Fakat vekayin tetkikine göre vefatının 1326'de
Bursa’nın teslim alınmasından sonra olduğu anlaşılıyor.
Daha sonraki zamanlarda da Osmanlı Emirlerine rütbe de derecelerine
göre aynı şeyler ve hattâ daha fazlası verilmiştir. Osman Gazi'nin lâkabının
Fahreddin olduğu 1326 tarihli Orhan Bey vakfiyesinde görülmektedir. Gazi Osman Bey iyi idaresi, keskin
görüşü, yerine göre itidali, yüksek kabiliyeti ve rakiplerine kendisini
sevdirmesi ve mücadelesinde plânlı hareketi sabırlı, müsamahalı olması ile
etrafındaki aşiretleri de nüfuzu altına almış gerek Selçukîlere ve
gerek İlhanîlere karşı Tabıta ve saygısını bozmamış ve kuvvetli olan
ve kendisiyle mücadele eden Germiyanlardan çekindiği için bir ara Batı
hududundaki beyler arasında mühim nüfuz tesis eden Hamidoğlu Feleküddin Dündar
Bey'i hami olarak tanımış —Yazıcı zade Menteşe ve Saruhan beylerinin de Hâmidoğlu'nu hami tanıdıklarını yazar— fakat
İlhanîlere karşı bağlılığını bozmadığından onlar tarafından da hiç bir tazyike
uğramamıştır.
Hunernâme' deki tavsife göre Osman Gazi uzuna yakın orta boylu, kara
yağız müdevver çehreli ve belinden aşağısı yukarısından uzun ve kolları da
dizlerinden aşağı doğru uzunmuş.
Yorumlar