Osmanlı, daha ilk "dortyuz arslan"lık bir gocebe oymakcağızken boyle bir korduğumle
yuzyuze geldi. Ne yapacaktı? Toplum yapısının temellerine toz kondurmaksızın, kiremitlikte, el
cabukluğu marifet, sozde "devrimci" mart kediliğine mi cıkacaktı? Keserken acımadığı Bizans baronlarının yerlerine mi oturuverecekti?
Herseyden once, bu soysuzluğa, icinden cıkmakla birlikte, onu yalansız yiğit yetistirmis olan
tarih oncesi toplum kisiliği katlanamazdı. Ondan sonra, Ahmet Yesevi'nin yola cıkardığı Horasan
erlerinin Muslumanlık anlayısları buna el vermezdi. Onlar, kırıp dokucu saf cocuk barbarları birbirlerine kırdırıp dokturerek, eski dunya derebeğilerinin topraklarına oturmayı kuracak sinsi Din saltanatını ruyalarında gorseler hayıra yormayacak ulkuculerdi.
Beride, her yanı yıkılan toplumun, Tefeci-Bezirgan zincirleriyle sımsıkı bukağılanmıs
derebeğilesme soysuzluğu, ekonominin temeli olan TOPRAK ile ĐNSANI curutmustu. Hem bu curuyus,
yalnız hıristiyanlıkta ve Bizans'ta kalmıyordu. Musluman Anadolu'nun Selcuk Hukumdarlığı
ununu elemis, eleğini asmıstı. Her yer "Tavaifulmuluk" derebeğiliğinin daniskasıyla curuyup dağılıyordu.
Hatta, Osmanlılık bile bu ufunet ortasında Yıldırım Beyazıt'la patlak veren soysuzlasmaya
kurban gitmisti. Timur Moğollarının barbar akını, kahir yuzunden lutfetti: Osmanlıdaki
derebeğilesmeyi paramparca etti. Osmanlının ilk gocebe gelenekleri, Simavnalı Seyh Bedrettin
kusağı Aksemsettin gibi Horasan cırasını elinden dusurmeyen bilginlerin ısığı altında ronesansa
uğradı.
Fatih Mehmet, Bizans'a cuvaldızı sokmadan once, Osmanlıya iğneyi batırdı: Dine ve
Kayıhan toresine aykırı Tefeci-Bezirgan soygunlu toprak ağalığının kokunu kazıdı. Halkı yoksulken,
"ozel sermaye" diye tutturup, "her mahallede bir milyoner" cambazlığına cıkmadı. "Đstanbul'u
fetheden Mehmed'in hemen hemen umumi denecek sistematik bir "tensikat" emretmek kuvvet ve
iradesini kendisinde bulmus olduğu..." belliydi.
Fatih, mal mulk hırsı ile derebeğiliğe eğgin bunak kodamanları Đskenderce kesti: "Musavir
pasalarına ve komutanlara muhtesem bir solen verdi. Solen sırasında bol bol altınlar, inciler, altın
elmalar ve baska pek cok mucevherler getirtti. Yemekten sonra, kumandanları bunca altın ve
mucevheri paylassınlar diye getirttiğini soyledi. Cunku, hıristiyanların hediyeler gondererek, onla19
rın zihinlerini İstanbul'u kusatmaktan ve ele gecirmekten celmeye calıstıklarını isitiyordu. Kendi
kanısınca, onlar, o değerli seyleri hıristiyanlardan alacaklarına, daha durustce kendisinden almalı
idiler. Bu sozleriyle adamlarını oyle bir giriskinliğe kandırdı. Her biri kendisini izleyeceklerine and
ictiler. Đstanbul'un alınamayacağını soyleyen yaslı musavir pasaları uzaklastırdı ve yerlerine dileğine
uygun daha genclerini getirdi." Yiğitlik, İskender pozu takınmakta değildi...
"Fatih'in yapmaya muvaffak olduğu derin ve manalı islahatın sumul ve vus'atı hakkında kati
bir malumata tesaduf edilmemekle beraber, bu hareketin bir reaksiyonunu temsil eden Veli
Beyazit zamanında yazılmıs birkac defter'de sahiplerine iade edilmis mulk vakıfların kayıtları uzerindeki
ahsislerden istidal olunur."24 "Bircok malikane hassalarının tenzil veya ilga edildiği, sahiplerine
terk edilenlerinin de muharebe vukuunda asker gondermek mecburiyeti tahmil ve bu mecburiyetin
adedinin arttırıldığı ya bizzat kendisinin "esmek" veya "iyice bir cebelu" gondermek gibi
kayıtlarla ağırlastırıldığı gorulmektedir."Dr. Hikmet KIVILCIMLI
Yorumlar