MEDRESELİ İSYANLARI

 
 
Hadisenin başlangıcı ve sahası:

Ne zaman başladığı henüz tespit edilemeyen Medreseli İsyanları, yani o

zamanki tabiri ile, “suhteler”in (softaların) ayaklanmaları, muhakkak ki sosyal

tarihimizin en önemli hadiseleri arasındadır. Fakat bu hadiselerin çok az bilinmiş

olmaları yüzünden ilmi tetikten uzak kalmışlardır. Halbuki suhtelerin memleketin

asayişsizliğinde oynadıkları rol ve “Celali İsyanları” adı altında bütün bir halkın

birbirlerine girmelerindeki etkileri o kadar geniş olmuştur ki, bunlar bilinmeden

Türkiye’nin sosyal inkişafını noksansız olarak takip etmek mümkün değildir. Burada

vereceğimiz bilgiler 1558 sıralarından 1957 ye kadar geçen başlıca Suhte

ayaklanmalarının anlatılması olacaktır. Bu zamanlarda görülen duruma nazaran,

medreselerinin toplu hareketinin XVI. asrın başlarından da önce başlamış olması


kuvvetli bir ihtimal dahilinde olarak kabul edilebilir.

Suhte kıyamlarının en önemli tarafı şüphesiz bu hareketin sırf Türk

medreselerinde ve yalnız Türk olan talebeler arasında çıkmış olmasıdır. Bu nedenle

tamamen milli bir karakter taşımaktadır. Aynı mahiyette olan Celali isyanlarının da,

bu seriye dahil olaylarla müşterek yardımları sayesinde, Osmanlı imparatorluğunun

Türkler bakımından mana ve mahiyetini doğru olarak anlamak mümkün olacaktır.

Suhte ayaklanmaları Anadolu’da Tarsus’tan başlayarak, Toroslar’ı takiben,

Sivas’tan ve Erzincan’dan Giresun’un doğusuna çekilen bir hattın batısında kalan

sahalar devamlı suhte faaliyetine sahne olmuştur. Bu çizdiğimiz hattın doğusunda

kalan sahalarda Erzurum, Erzincan, Sivas, Malatya, Maraş, Urfa, Diyarbakır, Halep

gibi, muhakkak ki medreseleri az olmayan büyük merkezlerin talebe kıyamından

uzak kalmaları, sırf buraların geniş göçebe Türkmen unsurların yayıldıkları sahaların

ortalarında, birbirine uzak ve tek başlarına bulunmalarının bir neticesi olmalıdır.

Hatta Orta Anadolu’da bile, Ankara hariç olmak üzere, diğer sancaklarda ayaklanma

yok denecek kadar azdır. Orta Anadolu’da ve adı geçen hattın doğusunda kalan

yerlerin halkının celali isyanlarında faal rol oynadıklarını görüyoruz. Yeşil ırmak

havzası, Kastamonu, Bolu ile Üsküdar arası, Eskişehir-Akşehir-Karaman hattının

batısında kalan sahaların isyanların yoğun olarak yaşandığı bölgeler olduğunu


görüyoruz.

Rumeli’de, gerek suhtelerin ve gerek Celalilerin isyan ettikleri sahaların aynı

bölgeler olduğunu görüyoruz. Bu bölgeler, asırlar boyunca Anadolu’dan ve Kırımdan

gelerek yerleşen Türklerin sosyal ve etnik bakımdan millileştirdikleri Selanik, Vardar

boyları, Üsküp, Vidin, Sofya ve buradan Tuna’ya çizilerek bir hattın doğusunda

kalan bütün Bulgaristan ve Trakya gibi İstanbul’u çevreleyen yerlerdir. Edirne’den

ötelerde görülen suhte isyanlarının hep şehirlerin içerisinde görüldüğü ve köylere

tecavüzler olmamaktadır. Fakat Gümülcine ve Edirne’den İstanbul’a kadar olan

yerlerde ve Anadolu’da, tersine olarak, medreseli isyanlarının tecavüzleri köylerde

olmuştur.

Bunlardan başka Boğazların ötesinde çıkan suhte ayaklanmaları XVI. Asrın

ortalarında daha fazla iken III. Murat devrinde artık sorun olmaktan çıkmıştır. Fakat

Kanuni dönemine baktığımız zaman suhte ayaklanmalarının Anadolu’nun bütün

medreselerine yayıldıkları görülmüştür.

Bu duruma bakarak Anadolu’da meydana gelen suhte ayaklanmalarının

Rumeli’den sıçradığını farz etmek mümkün olur.

Yorumlar