1261'de Lâtinlerin elinden alınan İstanbul'da Paleologos hanedanı
tarafından Bizans İmparatorluğu tekrar kurulmuşsa da Anadolu ve Rumeli'deki
yerlerin çoğu elden çıkmıştı; İmparatorluğun dayanacak ehemmiyetli bir ordusu
yoktu; ordu denilen şey, kısmen muhtelif milletlere mensup aylıklı ve serkeş
bir kalabalıktan ibaretti. Denizcilik de durmuştu. İmparatorluk sahillerinde,
adalarda yerleşmiş olan Venedik ve Cenevizlilere ait kadırgalar Bizanslılara
göz açtırmıyorlardı. İstanbul’un yanı başındaki Galata ve Beyoğlu,
Cenevizlilerin ellerinde bulunuyordu. Ege'nin Anadolu kıyısındaki adalar da
zahiren imparatorun yüksek hâkimiyeti altında olup hakikatte ise Ceneviz
cumhuriyetine bağlı idi.
Türklerin — Osmanlı ve diğer Anadolu beylikleri kuvvetlerinin —
mütemadi surette ilerleyerek Anadolu'daki Bizans topraklarına yerleşmeleri
muntazam ordusu olmayan ve mevcut kuvveti de işe yaramayan imparatora hariçten
yardımcı kuvvet arattırıyordu. Türk istilâsının Anadolu'da süratle gelişmesinin sebeplerinden birisi de
vergilerin ağırlığından ve mezalimden bıkan halkın Türk istilâsına karşı
mukavemet etmeyerek teslim olmaları idi.
Paleologoşiarın ilk Bizans İmparatoru Mihail (Misel) Paleologos
Tesalya'da bir köyde bulunduğu sırada kalp sektesinden ölerek yerine yanında
ordugâhta bulunan oğlu İkinci Andronikos imparator oldu. Bunun zamanında
imparatorluğun durumu epey sarsıldı.
Bilhassa Anadolu'daki yerler süratle istilâya uğruyorlardı;
Andronikos, hemşiresi Prenses Marya'yı İlhan Gazan Mahmud Han'a vermek
suretiyle o taraftan yardım vaadi almış ise de bu sırada Gazan'nın vefatı ve
Marya'yı alan kardeşi Mehmed
Hüdabende'nin de yardım
işine o kadar ehemmiyet vermemesi imparatorun ümidini kırmıştı; bu suretle
şarktan gelecek yardımdan ümidini kesen Andronikos garptaki muharebelerde para
ile hizmet eden ve Kataîan denilen kuvveti hizmetine çağırmağa mecbur oldu.
Yorumlar